
Star Wars Jedi: Survivor’a geçmeden önce ufak da olsa Fallen Order’ı bir hatırlayalım. Pek çok eksiğine karşın aksiyon tarzında son dönemde karşılaştığımız en iyi Star Wars oyunlarından biriydi hiç şüphesiz. Hatırlayacağınız üzere oyuna Order 66’da hayatta kalmayı başaran bir Jedi ile başlıyor ve kaosa sürüklenen düzenin ortasında kendimizi buluyorduk. Jedi Survivor işte bu hikayenin 5 yıl sonrasına bizi götürüyor.
Kronolojik sıraya bakacak olursak Jedi Survivor New Hope’ın önünde Obi-Wan Kenobi dizisine yakın bir dönemde geçtiği söylenebilir. İlk oyunda yaşananların da kısaca oyuncuya sunulması da hikayeye daha kolay adapte olmak adına iyi düşünülmüş.
Şimdi biraz daha hikayeye odaklanalım. Cal Kestis’i bir operasyonun ardından köşesine çekilmiş halde buluyoruz. Ekibi toparlamaya çalışırken ayrıca farklı ve büyük bir hikayenin içine giriveriyoruz. Şu dikkatimi çekti: Oyunun adında Survivor yazıyor olsa da oyunda survive yani hayatta kalma gibi bir mücadele çok fazla kendisini hissettirmiyor. Siz hikayede ilerlediğiniz ölçüde yeni karakterler oyuna dahil oluyor ve aksiyonun da ağır ağır arttığını gözlemleyebiliyorsunuz.
Oyunda sıkça bulunduğumuz gece kulübü ya da bar usülü bir mekan var. Burası ağırlıklı olarak yan görevleri yaptığımız bir yer. Bu görevler haricinde oyunda karşımıza çıkan ödül avcılarıyla mücadele etmek de bence oyunun keyifli kısımlarından sadece biriydi. Öyle ki mini bir strateji oyunu dahi dahil edilmiş ve bu özel oyundaki karakterleri oyunda ilerledikçe karşılaştığınız ve BD-1 ile taradığınız düşman çeşitlerine göre de artırabilmek mümkün.
Oyunda her yere yürüyerek gitmiyor, yeri geliyor binek sistemini kullanıyoruz. Farklı binek araçlar edinerek harita üzerinden herhangi bir yere seyahat etmek elbette daha kolay bir hale geliyor.
Oyunda dikkatimi çeken bir başka nokta da Zelda ve Horizon’dan biraz esinlenen yapısı olmuş. İlk oyundan da izler taşıyor olsa da bu tespitim boşuna değil. Ama bunu olumsuz bir değerlendirme olarak söylemiyorum, aksine oyuna pozitif etki etmiş. Breath of the Wild’ı hatırlarsınız, işte bu oyundan hafızalara kazınan Shrine tipi bazı yapıları bu oyunda da görüyoruz.
Oyunun atmosferinden de biraz bahsedeyim. Açıkası atmosfer oyunun havasına sizi kısa sürede dahil ediyor ve beğendiğimi söyleyebilirim. Haritanın yapısı da zaten güzel işlenmiş ve aceleye getirilmeden güzel bir iş ortaya çıkarılmış.
Oyunda yol aldıkça kısa yolların açıldığını görüyoruz ve yine harita üzerinden erişemediğimiz bazı noktaları keşfetmeye çalışıyoruz.
Peki bu oyunda her şey mi mükemmel? Elbette değil. Az önce yan görevlerden bahsettim mesela. İlk başta yapması keyifli gelse de bir süre sonra fark ediyorsunuz ki bu görevler oldukça yüzeysel kalıyor ve zayıf bir yapıda. Yani bir süre sonra tat vermiyor ve kendini tekrar ediyor. Ödül tarafının da heyecan yaratmadığı ortada, ağırlıklı olarak kozmetikler üzerinden ilerlenmiş ve kapsamlı bir ödül sistemi yok.
Oyunda karakterinizi bazı noktalarda kişiselleştirebilme şansınız var. Cal Cetis haricinde BD-1 veya ışın kılıcınız özelinde bazı geliştirmeler, modifikasyonlar yapabiliyorsunuz. Ayrıca ışın kılıcının rengini değiştirebilmek de güzel.
Pek çok oyunda olduğu gibi Star Wars: Jedi Survivor da bir yetenek havuzuna sahip. Bu yetenek ağacı üzerinden oyunda ilerledikçe kendinizi istediğiniz doğrultuda geliştirebiliyorsunuz. Yetenek ağacı oldukça detaylı işlenmiş ve üç çatı altında toplanmış: Survival, Işın Kılıcı ve Force yani Güç. Bu üç bölümde yer alan Force da kendi içinde dallara ayrılıyor ve burada Telekinesis ve Confision gibi farklı yetenek geliştirmelerine ulaşabiliyorsunuz. Force tarafında kendinizi geliştirdikçe yakın dövüşte şansınızı daha da artırmış oluyorsunuz.
Yetenek havuzundan bahsettiğimize göre buradan dövüş sistemine geçebiliriz. Buradaki en önemli gelişme ışın kılıcı dövüşlerinde kendini gösteriyor. Oyunda Stance ismi verilen bir sistem kullanılmış. Bu da farklı ışın kılıcı kullanımlarının önünü açıyor veya farklı şekillerde dövüşebiliyorsunuz. Bunlar da oyuncuya keyif veren minik ama önemli detaylar. Yetenek sisteminde bulunan Işın Kılıcı üzerinden de dövüş gücünüzü daha ileri bir noktaya taşıyabiliyorsunuz. Single olarak adlandırılan ışın kılıcı dışında Stance dediğimiz Dart Maul ile de özdeşleşen Double Blade, özel bir ışın kılıcı ve düşman ordusuna karşı saldırı yaparken özel kombolar yapabilmemizi mümkün hale getiriyor.
Dual Wield ise iki elde de ışın kılıcı taşımamızı sağlıyor. Kısa mesafede etkili dövüş için oldukça iyi bir çözüm olduğu kesin.
Oyunda yer yer bug’lar da göze çarpıyor. Dövüş sırasında oyuna keyif katan animasyonlar sırasında bunu daha yoğun görebiliyorsunuz. Havada asılı kalan objelerden tutun da duvarın içine girmeler vs. can sıkıcı ve sık sık karşılaşabileceğiniz bug’lar.
Son olarak grafiklerden konuşalım. Atmosferin oldukça iyi olduğunu ve oyuncuyu hikayeye bağladığını az önce söylemiştim. Grafik ve müzik bir bütün olarak oyuna çok şey katmış. Işıklandırmalar başarılı ve atmosferi zenginleştiriyor. Zaten oyunda ilerledikçe şunu fark ediyorsunuz: Haritada her yerin kendine has bir atmosferi var ve görüş mesafesi bakımından da oyun genel olarak iyi denilebili.r
Sonuç olarak Star Wars: Jedi Survivor ilk oyun gibi son dönemin en başarılı Star Wars oyunu olmayı başarmış. Bug’lar vs. elbette can sıkıcı ancak genel atmosfer, müzik, oynanış ve hikaye temelinde baktığımızda oyun için çokça emek verildiği ortada.
İlk yorum yapan olun